Bebek - Çocuk

Kardeş, sen ne kardeş bi kardeşsin!

canimkardesim

Tahmin edeceğiniz gibi başlık “ilk çocuk” Ali’ye ait. 21 aylık Ali’nin, kardeşini sevme cümlesi. Kardeşinin henüz adı olmadığı için, Ali de haliyle onu “kardeş” diye seviyordu. “Kardeş, kardeş! Sen çok bebeksin!”

“İkinci çocuk” elbette hiç de şart bir şey değil. Hele de anne olmaktan bunalıyorsanız ve benim de sık sık hissettiğim gibi kaçıp gidesiniz varsa. Annelikten kaçış olmadığını tekrar tekrar idrak edip ama hâlâ da tam kavrayamıyorsanız… En başa dönmek size hiç de cazip gelmiyorsa. Çocukların “kardeş”e ihtiyacı var diyemem ve anne-baba kısmından da “ikinci çocuğa ihtiyacım var” diyene rastlamadım (oysa çocuksuzken “çocuk yapmam lazım” diyen çok, ben de diyordum). İhtiyaçtan yapmıyoruz bu “ekstra” çocukları. (Çocuğa kardeş lazım mı konusunda, okunası bir “ikinci çocuk” yazısı var burada.)

O bebeğe hamile olduğumu fark etmemden itibaren artık “ikinci çocuk” değildi bizim için, sanırım 2+ çocuklu pek çok kişi için böyle oluyor. Cemo’nun namına kalbim kırılıyor bazen, ilk çocuklardan kimse “ilk çocuk” diye bahsetmiyor ama “ikinci çocuk” diye bir şey var. Hatta, kızkardeşim ortaokula filan giderken eve gelen birine babam “bu da üçüncü çocuk odası” diye göstermişti onun odasını.

Ali 1 yaşına geldiğinde, halimizden bir yandan memnunduk ki, bir çocuğumuz daha olsa güzel olur dedik, ama benim bunalmış anne yanım Ali biraz büyüyünce tam kurtulmuşken anneliğe en baştan başlayamayacağını biliyordu. Bu çocuğun kardeşi olursa ancak şimdi olur diyorduk, der demez oldu Cemo. Doğrusu beklemiyordum. Beklemiyormuşum meğer. Bende polikistik over sendromu var, adet gecikmesi normaldir. Yine de test yapmıştım, negatif çıktı. “Hay Allah, kısmet” dedi bir yanım, üzülerek. Aliş bebekliğini “kimseyle” paylaşmayacak diye, çocukluğu kurtuldu gibi geldi, sevindi öbür yanım. Kerem “her türlü test sonucu kabulümdür” havasındaydı, ama negatif çıkınca “negatif olmasını daha çok istiyormuşum galiba” gibi bir şey dedi.

Gelgelelim beklenen adet geciktikçe gecikiyordu. Bu polikistik over meselesi için uzun zaman doğum kontrol haplı tedavilere tabi kalıp, yeter artık diye hapları hayatımdan çıkarırken, doktorun biri bana “o ilaçları kullanmana gerek yok ama gününün uzun süre geçmesi başka şeylere sebep olur, 30 günü geçirirsen söktürücü kullan” demişti. 3-5 liraya reçetesiz satılan bu ilacı kullanmadan önce, haftanın 2 günü gittiğim işime giderken bir eczaneye uğrayıp bir kere daha gebelik testi yapayım dedim. İşyerimin bulunduğu hanın tuvaletinde gördüğüm test sonucu pozitifti. Yüksek sesle “hasiktir!” dedim.

Bir kere daha test yapmasam Cemo akıp gidecek, bizim ondan haberimiz bile olmayacaktı… Şimdi iki çocuğun, hatta iki bebeğin arasında dağılmış halimle bile, iyi ki yaptık bunları diyorum (anneme göre, bir çocuğumuz daha olsa o da çok tatlı olur, ve insan her zaman bir tane daha olsa nasıl biri olur diye merak eder… bu hissin 12 çocuğa kadar yolu var herhalde. Annem üçte kalmış ama benim 20’li yaşlarıma kadar annem nerede küçük çocuk görse “bir tane daha mı yapsak?” derdi. Menopoza girdiğinde bir ferahlık gelmişti bize.)

Ali’yi bir abi olarak görmek beni çok mutlu ediyor: haftanın bir günü anneannesinde kaldıktan sonra eve geldiğinde Cemo’ya sarılmasını (ve artık, 8 aylık Cemo’nun da abisi geldi diye sevindiğini görmeyi), kendisi dolmuş, kamyon filan olduğunda “gelebilirsin Cemo yer var” diye onu da yolcu yapmasını, beraber yerde, yatakta debelenmelerini, birbirilerine sarılıp yuvarlanmalarını… Mesela bu aralar Ali’nin kardeşine yemek yedirmesine de bayılıyorum. Yan yana iki küçük mama sandalyesindeler, Ali Cemo’ya dönüp bir küçücük parça yumurta sarısı ya da domates uzatıyor, Cemo da küçük ağzını kuş gibi açıp Ali’nin elinden yiyor yemeğini. Ali bundan çok mutlu oluyor. Böyle zamanlarda diyorum ki kardeşli olmak, yalnız kalmamaktan öte, hayatı arkadaşlarla paylaşmaktan öte, görülesi yaşanası bir şey.

DSC05760Bir çocuğun “abili” bir eve doğması ayrıca değişik bir durum. Cemo’yla, Ali’nin bebekliğiyle ilgilendiğim kadar ilgilenemediğimi hissediyorum sık sık. Ev koşullarımız filan da çok değiştiği için bebekliğin hiçbir aşaması benzer geçmiyor. (Ha evet, “her çocuk farklı” bir de!) Ali anneannesine gittiğinde, özellikle ilk saatler Cemo pek mesut oluyor, annesinin bütün ilgisini kapmaktan. O gün ikimiz evde yalnızız, sadece Cemo’nun saatlerine göre takılıyoruz, ona göre dışarı gezmeye gidiyoruz. Akşam babası geliyor ama o geldikten kısa süre sonra Cemo uyuyor zaten, bir alt değiştirmelik, pijama giydirmelik, iki gülüşmelik görüşüyorlar. Ali’nin gidişinden bir süre sonra Cemo sıkılmaya başlıyor, çok garip, hem de çok hoş. Çünkü o abili bir çocuk; evdeki hareketi mi, heyecanı mı arıyor, Ali’yle beraber debelenmenin eksikliğini mi hissediyor, tam ne oluyor nasıl oluyor bilmiyorum ama sevinerek görüyorum ki bu çocuk birkaç saatte benden sıkılıyor! Ertesi gün öğleden sonra, babası evdeyse Cemo’yu ona bırakıp Ali’yi annemlerden almaya gidiyorum, yoksa babası iş çıkışı topluyor onu. Ali’yi görünce sevinmek bir yana, o etraftayken bariz daha neşeli oluyor Cemocuk. Emzirirken mesela, küçücük evin içinden Ali’nin sesini duyunca hemen memeyi bırakıp o tarafa bakıyor, bazen heyecanla kapıya doğru çırpınmaya başlıyor, hatta sırf bu yüzden emziremediğim oluyor Cemo’yu. Kardeş muhabbeti.

Bu da zor tarafı işte. Uyuturken, emzirirken Ali’nin sessiz olması lazım mesela. 2 yaşında bir çocuğa sessiz olmayı öğrettik bu yüzden. Belki biraz haksızlık oldu ona. Belki başkalarını düşünmeyi öğrendi. Diğer yandan Cemal’e de haksızlık: sessiz sakin bir ortamda uyumak varken, bazen heyecandan bazen kıskançlıktan, bağıra bağıra odaya gelen bir küçücük abi. Hatta kızıp, uyuyan çocuğun gözüne parmak sokmaya kalkan abi. Bunlara kızan gergin bir anne. Yorgun argın bitkin anne. Halbuki Ali’nin bebekliğinde onu uyuturken evde kim varsa susturuyor, yakınlarda inşaat-tamirat varsa ona da ara vermelerini istiyordum. Cemo’yu uyuturken Ali bazen “taaamirci amcalar geldileeer!” diye dalıyordu odaya, elinde plastik çekiciyle. Sokakta bizi gören teyzeler “araları ne kadar” diye sorduktan sonra (21 ay) üzülerek ve anlayışla, “olsun, ikisi bir arada çıkacak” diyorlar. İki tane olmaları değil de aralarının yakın olması hem tesellilik bir durum, hem de çok yaygın bir durum!

Artık eskisinden daha sakinim. Belki Ali’nin “2 yaş krizi” durulduğundandır. Belki de ben onunla nasıl ilgilenmem gerektiğini öğrendikçe yatışmıştır Ali. Cemo’ya kendi kendine uyumayı öğretmeden önce onu emzirerek, sallayarak bazen 1 saate yakın uğraşıyordum uyutmaya, ve tam uyumak üzereyken, hatta yatağına bırakırken Ali hırsla gelip çocuğun yatağına tutunup “başka çöp vaaa mı vaaaa mııııı?!” diye sesinin sonuyla bağırdığında (çocuklarında araba sevdası olmayanlar için açıklama: çöp kamyonculuk her yerde oynanabiliyor), ve Cemo çığlık çığlığa ağladığında, Aliciği kolundan tutup çekiştirip dışarı çıkarıyordum. Elbette her şey daha beter oluyordu. Ali’yle birbirimize çok dolanıyorduk, gerilim yumağı. Şimdi Ali’ye “hadi sen kendi odandaki çöpleri topla tatlım, ben de birazdan gelicem” diyorum, gerek olursa. “Cemo uyuyunca beraber vileda yapalım mı?” “Yapalıııım! Ama, biraz ben yapıcam biraz da sen yap, ben sana senin sıran gelince söylerim” diyor Ali. Beni ısırdığı günleri unuttu, Cemo’nun gözüne parmak sokmuyor artık, yemek yerken bardakları yere atmayı bıraktı (ama hâlâ yemekleri avuçlayıp yere attığı oluyor ara sıra). Bugün dondurmacıya gittik, ben Cemo’ya kendiminkinden veriyordum, Aliş de kendi dondurmasını yemekteydi sandalyede. Benim dondurmamı tırtıklamak tombalak Cemo’yu kesmedi, dondurmacının ona ayrı yaptığı külahı alıp geldiğim yarım dakikalık sürede Cemo hemen bağırmış, Ali de kendi dondurmasını ona yedirmeye başlamıştı bile.

Bir de, iki küçük çocuğu birden kime bırakıp işe gideceksin, var. Evden yapılan bilgisayar başı işlerden saçma meblağlar kazanmak, kendine ait bir hayatın dünya turuna çıkan gezginler gibi uzaklaşıp gitmesi var. Bunları başka türlü yaşayabilirdik, biliyorum. Kendime bir kapı açmaya çalışıyorum, açabilirsem yazarım bir ara.

Kapak fotoğrafı: Canım Kardeşim filmi; Tarık Akan, Kahraman Kural, Halit Akçatepe. Yönetmen Ertem Eğilmez, Senaryo Sadık Şendil. Bakınız: http://yedincisamuray.wordpress.com/2012/05/29/sonsuzluga-yazanlar-sadik-sendil/

Bizim resmimiz: Cemo 3,5 haftalık, Ali 22 aylık. Ben Cemo’nun altını değiştirirken Ali çöp kamyonu yapıyor.

2 thoughts on “Kardeş, sen ne kardeş bi kardeşsin!

  1. Allah yavrularına sağlık, sana güç, evinize huzur versin:)) Fotoğraf tek bir kare ama yaşadıklarınız hakkında çok şey anlattı. Sizin evden ne hikayeler çıkıyordur.
    Not: Helva tam puan aldı, iki günde ikinci helva yapıldı 🙂

    • Aaa Ülkü Hanım! Merhaba, çok teşekkürler :)) Helvayı beğendiğinize çok sevindim, babama da söyleyeyim o da memnun olur. Berrasu’ya afiyet bal şeker olsun, yarasın 🙂

Yorum yazabilirsiniz (kaydolmaya gerek yok)